Kapadokya


ELIKA CAVE SUITES
CAPPADOCIA

Kapadokya


ELIKA CAVE SUITES
CAPPADOCIA
Değerli Misafirimiz, ‘Bir Peri Masalı’nın Kahramanı olmadan önce Kapadokya ve Elika ile ilgili kısa bilgilendirmenin faydalı olacağına inanıyoruz.
 
Çağların kültürel mirasını taşıyan Kapadokya birçok medeniyete ev sahipliği yaparak zengin bir kültürel mirasın sahibi olmuştur. Kapadokya bu zenginlikle beraber; Doğa, Kültür ve Din Turizminin aynı anda yaşandığı ve Sıcak Hava Balonu organizasyonlarının her gün yapılarak görsel bir gösteri sunulan dünyadaki tek yer konumundadır.

  • KAPADOKYA HAKKINDA

    Kapadokya; isim anlamı olarak Bilge Umar’a göre, Neolitik dönem sonlarında Anadolu’da ortaya çıkan Ana Tanrıça inancı ile birlikte, Ana Tanrıça olarak bilinen Khepat’a adanmış ve orijinalinde “Khepat Ukh” ‘Khepat’ın Ülkesi’ olarak anılmıştır.

     

    Peki, Khepat kim? sorusunu sormazdan evvel Khepat’ı da kısaca tanıtmak gerekir. Khepat; Anadolulu bir tanrıça olan, Neolitik devirle birlikte Anadolu’da tarıma geçen, öncelikle Hatti daha sonra bu medeniyet üzerine bir uygarlık kuran Hitit Uygarlıklarının ortak Ana Tanrıçası kabul edilen, Orta Anadolu’yu merkez alan bu öz Anadolu Halklarının tapınaklarında Ana Tanrıça kültü olarak bilinir ve ayrıca Tanrı Teşup’un karısıdır.

     

    Bin Tanrılı inançlar ve hoşgörü toprağı Hitit Uygarlığında Teşup ve Khepat ileride Yunan Mitolojisine geçecek olan Zeus ve Hera kültünün temelini oluşturacaktır.

     

    Sonradan bölgeye hakim olacak olan Persler tarafından kendi dillerine uygun olarak, “Katpatuka” söylenenlere göre “Güzel Atlar Ülkesi” olarak değiştirilmiş ve uyarlanmıştır. Bölge İ.Ö. 2.yy da Roma’ya bağlı bir eyalet olmasıyla birlikte yine yeni isim değişikliği ile beraber “Kapadokia” olarak anılmaya başlar.

     

    Khepat Ukh – Katpatuka – Kapadokya günümüz Türkçesinde herhangi bir anlamı olmayan, köken olarak öz Anadolu ismi olan ve muhtemelen bir Hatti dili, sonrasında Hitit dilinde yaşatılarak devam ettirildiği anlaşılmaktadır.

     

    Kapadokya adının, yanlış bir bilgi kirliliği olan Pers dilinden geldiği savlarını Bartoleome’nin Büyük Pers Sözlüğünden anlaşılmaktadır.  

     

    Ancak, Pers dilinden geldiği ve doğruluğu bilinen başka bir kelime “Elika” İlham Perisi olup Otelimize isim annemiz oldu. “Elika” adı “Toprak Ana” anlamıyla Pers dilinde kullanılmıştır.

    Elika; hem anlamı, hem logosu, hem de mimari detaylarıyla keşfedilmeyi bekleyen bir kültür varlığı ve tarihi bir değerdir.

     

    “Yıllar önce bir gazetenin seyahat ekinde rastlamıştım ilk kez Kapadokya adına ve onu farklı kılan Peri Bacalarına. Kulağa değişik gelen bir farklı tınıydı. Sadece adından etkilenmiş olmam bir yana,  Gezgin nasıl etkilenmiş olmalı ki “sanırsam içime bir Peri Kızı kaçmış” diyecek ve Kapadokya hayranlığını ve sevdasını kusursuz anlatımıyla bana da bulaştıracaktı.

     

    Sahi gezgin ne demek istemişti?  

    Masallar Ülkesinde, Periler Diyarında hangi Peri Kızı bunu başarmıştı?

    Kimdi Bu Periler,  neydi bu Peri Bacaları?

     

    Benim içime kaçan, ruh halimi değiştiren, mutluluğumu artıran, huzura erdiren yada her neyse bu duygunun adı hangi Peri Kızı yapmıştı?

    İlham Perilerinden Thalia, Dans Musa’sı Sirenlerin annesi bir başka İlham Perisi Terpsikhore,

    Letafet Perisi Grazia, Letafet Perilerinin annesi Eunomia, Dağ Perisi Oread, Kırların Perisi Lyke, Çayırların Perisi Napae, Baht Perisi Klotho yada diğer güzel Peri Kızı?

    Hangi Peri Kızı beni Kapadokya’ya âşık etti henüz bilmiyorum ancak, nasıl yaptıysa ve ne için yaptıysa o kadar mutluyum ki, o kadar keyifliyim ki anlatamam.”

     

    Yavuz Demir her ne kadar bu sözlerle Kapadokya sevdasını anlatmaya çalışsa da kelimeler bu olağanüstü yerin görüntüsünü, büyüsünü ve hissettirdiklerini anlatmaya yeterli olmayacaktır.

     

    Kapadokya’yı tüm güzellikleriyle dört mevsim keşfetmeniz için doğru tercih: Elika Cave Suites Hotel.

  • PERİ BACALARININ OLUŞUMU

    Kapadokya Bölgesinde başta Erciyes Dağı, Hasandağı ve Göllüdağ’ın jeolojik devirlerde aktif birer volkan durumundayken milyonlarca yıl önce ateş püskürmeleri ile başlayan serüven bugün halâ rüzgârın ve yağmur sularının şekillendirme çabasıyla devam etmektedir.

    Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla 'Peribacası' adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan;  şapka kısmı ise sert kayaçlardan oluşmaktadır.

    Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar başta; Ortahisar-Kızılçukur, Meskendir ve Pancarlı vadilerinde, Çavuşin-Güllüdere ve Göreme vadilerinde görünmektedir.

    Tabiatın cömertliğinden yararlanan insanoğlu, oyulmaya çok elverişli olan bu kalın kaya kütlesini oyarak; evler, gözetleme kuleleri, kiliseler, manastırlar, devasa yeraltı sığınakları ve hastane yapmışlardır. Özellikle Hıristiyanlığın Anadolu'da yayılmaya başlamasıyla birlikte Kapadokya'nın jeolojik yapısının verdiği bu avantajla manastır ve kilise sayısı binlerle ifade edilen sayıya ulaşmış ve Hıristiyan keşişlerin merkezi durumuna gelmiştir.

  • KAPADOKYA TARİHİ

    Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış olan Strabon Geographika adıyla yazmış olduğu kitabında Kapadokya'yı; doğuda Malatya, batıda Aksaray, güneyde Toros Dağları ve kuzeyde Doğu Karadeniz'e kadar uzanan bir bölge olarak sınırlandırır.

    Kapadokya; Kayseri, Niğde, Aksaray ve Kırşehir’in şehir merkez noktalarından çizilen dörtgen ve merkezinde Nevşehir’in olduğu coğrafyaya verilen isimdir. Günümüzde Kapadokya denilince ilk olarak peribacaları, kaya kiliseleri ve yeraltı şehirlerinin en yoğun olduğu Ürgüp (Başhisar), Ortahisar, Uçhisar, Göreme, Çavuşin, Avanos, Gülşehir, Derinkuyu, Kayseri-Soğanlı ve Aksaray-Ihlara vadisi akla gelmektedir.

         

    M.Ö. 2000'lerden başlayarak Hititler bölgeye yerleşmiş ve yerli halk Hattilerle kaynaşarak Büyük Hitit İmparatorluğunu kurmuşlardır. Bu dönemde Kayseri yakınlarında bulunan Kültepe (Kaneş) Asur Ticaret Kolonilerinin önemli bir ticaret merkezi durumundadır. M.Ö. 1200'lere kadar hüküm süren Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Geç Hitit Devletleri kurulmuştur. Friglerin Geç Hitit Devletlerine son vermesinden sonra Kimmerlerin, Medlerin ve M.Ö. 547'den itibaren ise Perslerin hâkimiyetinde kalmıştır. Persler Anadolu'yu Satraplık adı verilen bölgelere ayırarak yönetirler. Bu bölgelerden biri olan bugünkü Kapadokya bölgesine ise Hititlerde Khepat Ukh olarak kullanılan bölge adı, Pers dilinde Katpatuka adını alır.

     

    Pers İmparatorluğu'nu yıkan Büyük İskender Katpatuka'da beklemediği bir direnişle karşılaşır. Bunun üzerine komutanlarından biri olan Sabistas'ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirir. Buna karşı çıkan halk bir Pers asilzadesi olan I. Ariarathes'i (M.Ö. 332-352) kral ilan eder. Büyük İskender ile iyi ilişkiler kuran I. Ariarathes Kapadokya Krallığının sınırlarını da genişletir. Büyük İskender'in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı yeniden bir savaş dönemine girer ve Pontus, Galat, Makedonya ve Romalılarla mücadele eder.

    M.S. 17 yılında Tiberius Roma İmparatorluğuna bağlayarak eyalet haline getirir. Batıya açılan yeni yolların yapılması eyaletin merkezi durumundaki Kayseri'nin önemini artırmış ticaretin Asur Ticaret Kolonilerindeki parlak dönemindeki canlılığına kavuşmuştur. Daha sonraki yıllarda İran'dan gelen Sasanilerin akınlarından korunmak için şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Hıristiyanlığın yayılması sırasında Kapadokya bölgesi bu bakımdan da önemini artırmış ve Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak kabul edilince Kayseri Başpiskoposluk merkezi haline gelmiştir. IV. Yüzyılda Başpiskopos olan Aziz I. Basilius'un büyük çabalarıyla Hıristiyanlık bölgeye yerleşmiş ve kayalar içinde mistik bir manastır hayatı başlamıştır.

     

    Roma İmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye ayrılınca Kapadokya doğal olarak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. VII. Yüzyıl başlarında Bizanslılarla Sasaniler arasında yoğun savaşlar meydana gelmiş ve Sasaniler 6-7 yıl bölgeyi ellerinde tutmuşlardır. M.S. 651 yılında Halife Osman, Sasani Devletini yıktıktan sonra Arap-Emevi akınlarına maruz kalır Kapadokya halkı. Bu karışıklık sırasında bir süredir devam eden Hıristiyan mezhep çatışmaları özellikle İmparator III. Leon'un ikonaları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaşır ve İkonaklazm (726-843) dönem başlar. İkonaklastik dönemde Kapadokya'ya büyük bir göç yaşanmış ikona taraftarı olan Hıristiyanlar bölgeye gelip kayalara oyulmuş manastırlarda gizlenerek ibadetlerine ve faaliyetlerine devam etmişlerdir.

     

    1082 yılında Kayseri'nin Selçuklular tarafından fethedilmesinin ardından Kapadokya halkı huzurlu bir döneme girer. Selçuklu hâkimiyetindeki Hıristiyanlar serbestçe ibadetlerini yaparlar ve kiliselerini inşa ederler. Ancak 1308 yılında Moğol kökenli İlhanlılar Kayseri'yi ele geçirip şehri yakıp yıkarlar. Bu durum çok sürmez ve Osmanlılar döneminde bölge artık rahat ve huzura kavuşur.

  • ORTAHİSAR

    Tarihi bir yerleşke olan Ortahisar’ı kalıplaşmış kelimelerin dışına çıkarak anlatmanın daha keyifli olacağı inancıyla…

     

    Bilinen 4500 yıllık zengin bir kültür ve tarihi geçmişe sahip eşsiz yerleşkenin adıdır Ortahisar. Başhisar (Ürgüp), Ortahisar ve Uçhisar’dan oluşan üç hisarın orta yerinde kalan ve Kapadokya’nın tam ortasındaki konuma verilen ayrıcalığın adıdır Ortahisar.

     

    Ortahisar’ın en önemli ve dikkat çeken yapısı binlerce yıldır ihtişamla duran Kapadokya’nın “En Büyük Peri Bacası” olan Ortahisar Kalesi’dir. Bakmayın Kale dediğimize tamamen doğal bir yapının binlerce yıl öncesinden oyularak birçok medeniyete ev sahipliği yapması ve ibadethane, barınak, depo, gözetleme kulesi ve savunma amaçlı olarak kullanılması ile halk tarafından Kale olarak anılmaktadır. Bir başka gözetleme kulesi olarak kullanılan diğer yer ise İshak Kalesi’dir. Ortahisar Kalesi ve İshak Kalesi arasında bir savak (tüneli) bulunduğu ve iki Kale arasında gizli bir bağlantı olduğu bugün keşfedilmemiş olsa da yaygın bir inanç olarak yüzyıllardır söylenen bir inanıştır.

     

    Ortahisar Kalesi, Kapadokya’nın “En Büyük Peri Bacası” olması ile birlikte bambaşka bir unvanla da bilinmektedir “Dünya’nın En Yüksek Doğal Gökdeleni”. Doğal bir Gökdelen olan Ortahisar Kalesi’nin etekleri ve çevresi Kapadokya’nın zengin kültürel mirasının izlerini taşıyan yüzlerce sivil mimari örnekleri ile doludur. Ortahisar Kalesi’nin etrafında şekillenen vadi yamaçlarında bulunan kiliseler, güvercinlikler ve depolar her biri ayrı özellikleri ile Ortahisar’ı farklı kılan unsurlardır.

     

    Ortahisar Kale girişinin hemen yanı başında bulunan Abdioğlu Camii, biraz ilerisinde bulunan Alaeddin Camii görülmeye değer kültür varlıklarımız olarak öne çıkıyor ama daha önemlisi ve gizli kalmış bir değer ise hemen Elika Cave Suites Hotel sokağına inmenizle Cami Sokakta bulunan eski Selçuklu medresesi.

     

    Ortahisar meydanını süsleyen, Ortahisar Kalesi, Kale girişinde bulunan eski belediye binası, Askeri Mektep olarak kullanılan sonrasında Kütüphane olarak kullanılan ve şuan terkedilmiş bir bina olarak zamana direnen yapı ve eski konakların bulunduğu Elika Cave Suites Hotel sokağı kesinlikle görülmeye değer. Meydanda gizli kalmış bir detay ise söğüt ağaçlarının gölgesinde bulunan Anadolu’daki ilk ‘Atatürk Büstü’ nün burada bulunmasıdır. Bu büstün hemen yanında Kapadokya’nın ilk oteli olan Göreme Otel’in burada hizmet etmiş olması ve zamanın ünlü yazarlarını ve devlet adamlarını misafir etmesi ayrı bir özellik olarak ön plana çıkmaktadır. Bir zamanlar Ortahisar’a bağlı bir köy olan Göreme ve Göreme Kiliselerinden (Göreme Açık Hava Müzesi) ismini alan otel bugün Etnoğrafya Müzesi olarak hizmet vermektedir.    

     

    Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Manastırı (St. Paul – Hastane Manastırı), Pancarlık Kilisesi, Tavşanlı Kilise, Sarıca Kilise, Cambazlı Kilise ve daha gün yüzüne çıkmamış niceleri ve bazı eski evlerin altında gizli kalmış irili ufaklı onlarca kiliseye ev sahipliği yapan yerin adıdır Ortahisar.

     

    Hallaç Manastırı ya da Hastane Manastırı olarak adlandırılan bu kilise en ihtişamlı olduğu yıllarda bünyesinde bulunan rahiplerin bölge halkını kendi yaptıkları ilaçlarla tedavi etmeleri inanışı ile Hastane Manastırı olarak anılmaktadır.  Hem yapısı gereği hem de işlevi gereği Kapadokya’da başka bir örneği daha yoktur. İçerisinde bulunan figürler ve kaya kabartmalardaki figürler keşfinizi bekliyor.

     

    Balkan Vadisi, Hallaç Vadisi, Üzengi Vadisi, Pancarlık Vadisi, Devrent Vadisi ve daha nice vadilerin sahibidir Ortahisar. Vadi içlerindeki yüzlerce yıl öncesine ait güvercinlikler ve etrafındaki özel boyama ve bezemeler karşılar ilk olarak Sizi. Muhteşem doğasında yaptığınız yürüyüşe eşlik eden güvercinler, ağaçların dansı, rüzgârın fısıltısı Sizi bu dünyadan alır hayal âlemine taşır. Hayal âlemi demişken Ortahisar sınırları içerisinde kalan Devrent Vadisi diğer bir adı ile Hayal Vadisinde bulunan doğal oluşumla gerçekleşen birçok hayvan figürünü bu eşsiz vadide keşfedeceksiniz.

     

    800-900 yıl önce inşa edildiği düşünülen Üzengi Vadisi içinde bulunan kaya yüzeye oyularak oluşturulan belki de Dünya’nın çimento beton kullanmadan yapılan ilk apartmanı olan 9 katlı bu eşsiz hazineyi keşfedersiniz. Bu keşifle birlikte Üzengi deresindeki yürüyüşünüzde doğal kaynak sularını tadarak doğal soda keyfini yaşarsınız. Üzengi Vadisinde güvercinliği olmayan adama kız verilmediği dönemleri anlatan yaşlılar gökyüzünü süsleyen güvercinlerden güneşi göremediklerini anlatırlar bu eşsiz mekânda. Dahası kayısının anavatanının bu topraklar olduğunu buradan başka diyarlara göç ettirildiğinden bahsederler.

     

    Onlarca özel ve güzel vadinin sahibi olan Ortahisar’da vadi içlerinde bulunan sayısız güvercinliklerin ilk inşası Roma dönemi ile yine kayaların oyulması ile yapılmış ve güvercin gübresi ile büyük gelirler elde edilerek üzümlerden yüksek verim alınarak şarap yapımında ve ticaretinde önemli noktalara gelinmiştir.  

     

    Kapadokya’nın en güzel konumuna sahip panoramik bir görsel ziyafet sunan Kızılvadi’de gün batımını At Turları ve ATV Turları ile görmeden, o muhteşem manzarayı izlemeden ne Ortahisar’dan ayrılın ne de Kapadokya’dan. Bir başka seyir noktası ise Göreme yoluna girişte bulunan Adliye Sarayı ve Zindan kalıntılarının bulunduğu noktadır.

    Ortahisar Kalesi’nin eşsiz manzarasında kaybolmak için öncelikle Karşı Mahalle’deki Seyir Tepesi tercih edilebilir, daha farklı bir yüzü ile karşılaşmak içinse Balkan Deresi farklı bir deneyim olabilir. Elika Cave Suites Hotel’e 80 metre uzaklıktaki Ortahisar Kalesi’ni, Teraslarımızdan özgürce, saatlerce bir kahve eşliğinde ya da yöresel şaraplar eşliğinde izleyebilirsiniz. Farklı bir deneyim yaşamak ve vadilere tepeden bakmak isteyenler, manzaranın tadını Erciyes’in muhteşem heybeti ile ölümsüzleştirmek isteyenler için Ortahisar Kalesi zirve noktada Sizi bekliyor olacak.

     

    Ortahisar’ın bir başka özelliği ise Türkiye’nin limon borsasının yönetildiği yer olmasıdır. Limonun hiç yetişmediği bir yerde nasıl olurda borsa yönetilir? Akdeniz’de yetişen narenciye özellikle limon, Ortahisar’da bulunan oyma kayalarda depolanarak saklanmaktadır. İlk olarak Ortahisar’da başlatılan soğuk hava depoculuğu halen önemli bir geçim kaynağıdır. Yıl boyunca kayadamlarda (volkanik tüf kayanın oyulmasına verilen ad) oluşan sıcaklığın belli ısı değerlerini doğal olarak kaybetmeden sürekli koruması ile ayrı bir sektör oluşturan mihenk taşının adıdır Ortahisar. Depolara giren 100 kg limon bir yıllık zaman içerisinde 115-120 kg ağırlığa ulaşarak doğal nem ile sulanıp, ağırlık kazanıp ‘yatak limon’ unvanı ile tüm yurda ve dünyaya dağıtılmaktadır.    

     

    Bir kültürel hazine olan Kapadokya ve tam ortasında bulunan Ortahisar’ı keşfetmek için ve anlatılanlardan daha fazlasını yaşamanız ve yaşatmamız için bu eşsiz coğrafyaya davetlimizsiniz. 

Share by: